Köknar Kitap etiketiyle geçtiğimiz günlerde basılan ‘Adana’da Piç Olmak’ kitabı hepimizi şaşırttı. Kitabın yazarı Sevgi Sabancı, adından da anlaşılacağı üzere aileden biri. Ama tam da değil… Evet, Sevgi Hanım, iki kardeşiyle beraber ömrü boyunda Sabancı ailesi tarafından ötelenmiş, “istenmeyen evlat”, tabiri caizse “piç” olarak kabul edilmiş biri. Zaten o da kitabı bu sebeple yazmış. Hem de gözünü karartıp masaya öyle oturmuş. Dolayısıyla ‘Öteki Sabancılar: Adana’da Piç Olmak’ kitabını sadece bir anı-roman olarak değil, bir teşhir metni olarak da değerlendirmek mümkün.
Kitap, iki bölümden oluşuyor. İlk bölümde Sabancı ailesinin sıfırdan yükselişini okuyoruz. İkinci bölümde Sevgi Hanım’ın doğumundan şimdilere kadar geliyoruz; kitabın esas ilgi çekici, esas tartışma yaratan kısımları da burada.
YASAK BİR AŞK
Hacımer (Hacı Ömer Sabancı) Kayseri’nin Akçakaya köyünde fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir ama içindeki para kazanma ve sınıf atlama hırsı onu çok geçmeden Adana’ya getirir. Hacımer Adana’da pamuk hamalı olarak çalışmaya başlar. Cimrilik derecesinde tutumlu ve büyük bir iş insanı kadar azimli olduğu için sürekli para biriktirir, biriktirdiği parayla da taşımacılık, komisyonculuk, pamuk ticareti yapar. Devamında aldığı makineler, giriştiği ortaklıklar sayesinde bir servet sahibi olur.
Ticarette yakaladığı başarı aile hayatında da bir istikrar yaratır. Hacımer evlenir ve İhsan adını verdiği ilk çocuğu 1931 yılında doğar. Sonra sırayla Sakıp, Hacı, Şevket, Erol ve Özdemir doğar.
Sevgi Hanım’ın yazdığına göre, İhsan’la Sakıp arasındaki çekişme ta çocukluk yıllarında başlar. Sakıp abisinin yerine geçmek, “Ağa” olmak için her bulduğu fırsatı değerlendirir ve İhsan’ı kötü duruma düşürmekten geri durmaz. İhsan da gençliğin verdiği hevesle içki ve futbol âlemlerine dalınca Sakıp’ın eline çok koz verir.
Hacımer İhsan’ı yola sokmak için Yüksel adlı bir kızla evlendirir, kucağına üç de torun alır ama baba-oğul arasındaki gerilim katlanarak artmaya devam eder. Bombayı asıl patlatansa İhsan’ın Nevin adında başka bir kıza sevdalanması olur. İhsan allem edip kallem edip Nevin’in gönlünü bir şekilde alır, onunla imam nikahı kıyar. İşte Sevgi Hanım, bu birliktelikten doğan bir çocuktur ve tam da bu sebeple ömrü boyunca “istenmeyen çocuk” muamelesi görür.
BÜYÜK İHANET
Ancak Adana’da, Sabancı ailesinde “piç olmak” sadece bu olaydan ibaret bir şey değil. Bu, giderek katlanan ve her felaketle biraz daha kötüleşen, biraz daha pervasızlaşan bir durum. Hatta günümüzde bile.
Sabancılar, İhsan’la Nevin’in birlikteliğini bozmak için hemen her yolu denerler. Evvela zina yaptıkları için sürekli karakola şikayet etmeye başlarlar. Ev baskınları, gözaltılar, Zührevi Hastalıklar Hastanesi raporları, hatta kısa süreli tutuklanmalara kadar pek çok şeye sebep olur bu şikayetler. Sonra Hacımer İhsan’ı kovar, hesabını boşaltır, bir avukat çağırıp onu mirasından ve evlatlıktan reddeder. Hatta Sevgi Hanım kitabın birkaç yerinde, kiralık katiller tutulduğunu ve annesi Nevin’in öldürülmeye çalışıldığını bile söyler. Ancak İhsan aşık olmuştur bir kere, ne olursa olsun Nevin’i terk etmez.
Ancak Nevin, kendisine resmi nikah yapmadığı için İhsan’a bir ‘kazık’ atar. Sevgi Hanım’ın annesini asla affetmemesine sebep olan bu olay büyük bir ihanet değildir sadece, aynı zamanda büyük bir skandaldır. Zira Nevin, İhsan’ın votkadan sarhoş olup yatak odasında sızdığı bir gece, Sevgi Hanım’ın odasında başka biriyle yatağa girer. Sevgi Hanım o yıllarda yedi yaşındadır ve olay esnasında odada uyumaktadır.
Işıklar yanıp her şey ortaya çıkınca İhsan silahına davranır ama yapamaz, evden çıkar gider, bir daha da dönmez. Kalan hayatını perperişan bir vaziyette, yüzü yerde, bir otel odasında sürdürür ve 48 yaşında kalp krizinden ölür.
‘BİZİM SUÇUMUZ NE?’
Bütün bu süre zarfında ve İhsan öldükten sonra Sevgi Hanım’la kardeşlerinin “piçliği” hepten tasdiklenmiş olur. Öyle ya, Sabancı ailesi “haklı” çıkmıştır bir kere. Ölen ölmüş, kalan da kalmıştır. Peki bu çocuklarla şimdi ne yapacaklardır?
Bu noktadan sonra Sabancı ailesiyle “istenmeyen çocuklar”ın en büyük çekişmesi miras meselesi olur. Sevgi Hanım’ın iddiasına göre, amcaları düzmece birtakım evraklarla ve onların eğitimini finanse etme bahanesiyle bu üç kardeşin mirasa dair olan haklarına el uzatmışlardır.
Sevgi Hanım, 25 yaşına bastığında bu konuyu yeniden gündem haline getirir ama holdingin koordinatörlerinden Hüseyin Bey onu üstün kapalı şekilde uyarır. Sabancı ailesinin tehlikeli bir aile olduğunu, miras meselesini açmamasını tavsiye eder. Ne var ki Sevgi Hanım mücadelesini bir biçimde sürdürür.
Beri yandan Sevgi Hanım, okuyup holdingde çalışmaya başladığında, onu gören diğer akrabaların, özellikle de “sahih” kardeşlerinin ortalığı ayağa kaldırdıklarından bahseder. Zaten kitabın başından beri Sevgi Hanım’ın anlamlandıramadığı şeylerden biri de budur: ‘Babam ve annem bir yanlış yapmış bile olsalar bizim suçumuz ne?’, diye sorar. Biz bu suçun nedeni değiliz, sadece sonucuyuz, der tabiri caizse. Ancak söyledikleri boşluktan yankılanıp durur.
GEMİLERİ YAKMAK
‘Adana’da Piç Olmak’, çok cüretkar bir kitap. Sevgi Hanım belli ki gemileri yakmış. Yukarıdakilerin haricinde daha neler anlatır neler: İhsan’ın son yıllarında perperişan vaziyette yaşayıp içtiği çorbaya bile votka döktüğünü, Sabancı ailesinin kol kırılır yen içinde kalır anlayışıyla üç kardeşe yapıp ettiklerini, Nevin’in İhsan’dan sonra hepten dağıtıp çocuklarını aç ve bakımsız bırakmasını…
Ancak Sevgi Hanım namluyu sadece geçmişine çevirmez; yeri gelir kardeşlerini, yeri gelir kendini eleştirir. Özellikle ikili ilişkilere dair olan bu kısımlarda Sabancı ailesinin “sahih” evlatları arasında da yanlış tercihler yapan insanların olduğundan bahseder. Öyle ki bu durum ailenin bir nevi laneti gibi üzerlerinden ayrılmaz.
Son kertede Sevgi Hanım haklı olduğunu ve ne ahuzarından ne de hukuki yollarla hakkını aramaktan vazgeçeceğini söyleyerek kitabı noktalar. Bu kitaba karşı taraftan bir cevap gelecek mı, gelecekse nasıl gelecek, onu da hep beraber göreceğiz.